Tanım: Gün içerisinde yaşanan ve yazılması kayda değer bulunan olayların belli bir tarih atılarak, günü gününe tutulduğu yazılardır. Günlük en özel türdür. Yazılanların başkaları tarafından okunma kaygısı yoktur. Günlük “günce, jurnal, ruzname, dert dökme defteri” adlarıyla da anılmıştır. Çok eski yıllardan beri kullanıldığı düşünülen “günlük” türü, zirve dönemini yirminci yüzyılda yaşamıştır. Yazar günü gününe tuttuğu notlarına tarih atarak günlüğünü oluşturur. Tarih atılarak günü gününe yazılması özellikle günlüğü anı türünden ayırır. Suut Kemal Yetkin anı ile günlük türlerini “Günlük ileriye doğru gider, anı geriye doğru gider.” İfadesiyle birbirinden ayırmıştır. Günlükte kullanılan cümleler açık ve samimidir. Günlük türü günü gününe yazıldığından dolayı yazarının kişiliği, görüşleri, ruhsal durumu günü gününe anlatılmış olur. Günlük bir nevi yazarın hayatla hesaplaşmasıdır. Günlük bir iç konuşma niteliğinde olduğu için yazarın inandırıcılığı çok yüksektir. Bu yüzden önemli bir belge kabul edilir.
Devlet adamlarının, yazarların, ünlü kişilerin günlükleri tarihi bir belge ya da yaşadıkları dönemin özelliklerini anlatan birer kaynak olarak da kullanılabildiği için son derece önemlidir. Günlükler yazarının ölümünden sonra gün ışığına çıkarılır. Bazı yazarlar hayattayken kendi günlüklerini de yayımlayabilirler. Günlük başka yazı türlerin meydana getirilmesinde de kullanılabilir. Örneğin günlüklerle oluşturulmuş roman ve hikayeler vardır. Osmanlı Devleti’nde tutulan günlükler “Ruzname” olarak adlandırılmıştır. Modern anlamda günlük ise Tanzimat Dönemi’nden itibaren okuyucu ile tanışmıştır. Osmanlı Devleti’nde tutulan yıllıklar ise “Salname” adıyla anılır.
Önemli Not: Günlükler özel yazılar olduğu için bazı öğrencilerimizi günlüğü “öğretici bir tür” kapsamında değerlendirmemektedirler. Unutulmamalıdır ki günlükler okunduğunda bir dönemi aydınlatacak ve tarihi gerçekleri okuyuculara öğretecek nitelikte olabildikleri için bu başlık altında ele alınmıştır.
Güncenin tarihteki ilk örnekleri Eski Yunan ve Latin edebiyatlarındandır. Yılın belli zamanları oluşan gökyüzü hareketlerinin günü gününe aktarılması şeklinden oluştuğu düşünülmektedir. Romalılarda da sadece günlük işleri yazmak için tuttukları “commentraii” adlı belgelerin de günlük niteliğinde olduğu söylenmektedir. Stendhal, Andre Gide, Frans Kafka, Victor Hugo, Concourt Kardeşler günlük türünde eserler vermişlerdir.
Edebiyatımızda ilk günlükler olarak Divan edebiyatındaki “Ruznameler” ile “Evliya Çelebi Seyahatnamesi” bilinmektedir. Bu örnekler bu türün özelliklerini tam manasıyla taşımasalar da ilk olması bakımından sonra derece önemlidir. Modern anlamda günlük terimizi Tanzimat’tan itibaren edebiyatımıza girmiştir ama pek fazla gelişme gösterememiştir. “Günlük” teriminin isin olarak ilk defa kullanan Falih Rıfkı Atay olmuştur. Edebiyatımızda modern anlamda yayımlanmış ilk günlüğümüz ise 1898 yılında Direktör Ali Bey’in yazdığı “Seyahat Jurnali”dir. Servet-i Fünun döneminde Nigar Binti Osman tarafından yazılan ve ölümünden sonra 1959 yılında basılan “Hayatımın Hikayesi” adlı kitap da Batılı ölçülerde kaleme alınmış ilk günlüklerden sayılmaktadır. Günlük türünün asıl gelişimi ise Nurullah Ataç ile başlamıştır. Onun “Günce, Uçuş Günlüğü” gibi eserleri bu konuda önemlidir
Önemli Not2: Anı ile günlüğü birbirine karıştırmamalıyız. Anılar olayların üstünden zaman geçtikten sonra kaleme alınırken, günlük tarih atarak günü gününe yazılan olaylardan meydana gelir.